Facebook sayfanız var, Twitter hesabınızı çoktan açtınız, mağazanız zaten epeydir Foursquare’de, Youtube’da da iki-üç tanıtım videonuz dönüyor. Şimdi bir de üstüne Instagram’a mı girmeniz gerek?
Şimdi, bir konuyu açıklığa kavuşturalım. İşinize fayda sağlamak için sosyal medyada her yerde olmak zorunda değilsiniz. Müşterileriniz diğer işletmeler değil kişilerse, yani son tüketiciye konuşuyorsanız Facebook ve belki Twitter müşteri ilişkileriniz açısından vazgeçilmez diyebiliriz, ama diğer platformlar hiç de mecburi değil.
Ama bu yazının konusu pek de mecburi olmayan sosyal platformlardan biri: Instagram. Neden mi? Çünkü bu kendi halindeki fotoğraf paylaşım platformu, geçen sene oyunu değiştirdi: Önce işletmelere işletme olarak hesap açma opsiyonu getirdi. Kasım ayında da direkt uygulama içinden ürün satabilme fırsatı sundu. Kullanıcılar yeni eklenen “tap to view” butonuna ürünü incelemek için tıkladıklarında, hem ürün hakkında ek bilgiyi okuyorlar, hem de tek tıkla online dükkana gidebiliyorlar. Ortak satış platformlarında açılmış bir eticaret siteniz varsa, kullanıcı ürünü Instagram’dan çıkmadan bile satın alabiliyor.
Özellikle, hedef kitleniz kadınlarsa ve kullanıcısı kadın ağırlıklı olan platforma çok uygun çekici, sevimli ürünler satıyorsanız, bu fırsat kaçmaz. Elbette İnstagram’ın dilinden anlayarak tatlı bir tanıtım yapmak gerek, hatta ürünleri emojilerle anlatmak…
Instagram’da satış yapmak için izlenmesi gereken 3 kural var:
- Ortak satış platformlarında açılmış bir eticaret sitesi. Elbette kendi sitenize link verebilirsiniz ama kullanıcı Instagram’dan çıkmadan ürününüzü sepete atmak isterseniz, satış uygulamaları çeşit çeşit. LIKEtoKNOW.it, Like2Buy ve Soldsie, Shopseen, Candid.io, Instaorders, Foursixty, Yotpo…
- Güzel çekilmiş ürün fotoğrafları paylaşmak. Ama ürünü satın alabileceklerini vurgulayan fotoğraflar olmalı. Fotoğrafta promosyonunuz veya satışla ilgili bilgi kocaman yer almazsa, kullanıcılar sadece bakıp geçebilir.
- Rakibin takipçilerine ulaşmak. Bu sonuncusu biraz sinsice gelebilir, ama oyunun kuralı bu. En iyi takipçi, sattıklarınızla ilgilenen takipçi değil midir? Rakibinizin sattıklarıyla ilgilenenler, sizin sattıklarınızla da ilgilenebilirler pekala. O zaman? Önce rakiplerinizin bir listesini çıkarın, ilk rakibinizden başlayın ve onu takip eden 100 kullanıcıyı takip edin. Sadece bunu yapmak bile size yeni takipçiler kazandıracak. Ama biz sadece sayının peşinde değiliz. Etkileşim de istiyoruz. Bunun için de ilk adımı sizin atmanız, bu takipçilerin paylaştıklarını beğenmeniz ve yorum yazmanız gerek.
Uzun lafın kısası, örneğin moda, güzellik, seyahat veya teknoloji ile ilgili bir sektörde ürün sunuyorsanız, hiç durmayın, hemen bir hesap açın. Güzel ve çekici ürünlerin güzel ve çekici fotoğrafları... Sonra gelsin satışlar.
Ürünleriniz görsel olarak pek çekici değilse de hemen boşvermeyin. Bu durumda Instagram hala boy gösterilmesi gereken bir yer olabilir.
Ofisinizden günlük hayat manzaraları, ekipçe gönüllü çalıştığınız bağış kampanyalarından enstantaneler, ofis içi bayramlaşmalarınızın, doğum günü kutlamalarınızın fotoğrafları…
Bunların hepsi işletmenizin sahne arkasını gösterme, markanızın daha sıcak olarak algılanmasını sağlayan fırsatlar olabilir. Hem tüketici için, hem de markanız için çalışmak isteyecek yetenekleri çekmek için.
Bu insan sıcağı enstantaneleri yüklerken hashtag’leri sakın unutmayın. Ne kadar güzel olursa olsun, hashtag, yani başında # işareti olan anahtar kelimeler eklenmezse, yüklediğiniz fotoğrafı kimse bulamaz.
İşte bu kadar. Gerisi sosyalleşme yeteneklerinize kalmış. Tıpkı gerçek hayattaki gibi önce ortamı tartmak, anlamak, ardından sohbet… Kolay gelsin.
Oya Yaşayan - Dijital Pazarlama ve E-Ticaret Uzmanı