Sürdürülebilirlik
Sürdürülebilirlik Benim İçin Geçerli mi?
Sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir kalkınma kavramları
Sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir kalkınma kavramları çevresel bozulmanın giderek arttığı dünyamızda son yıllarda en çok tartışılan konuları arasında yer almaktadır. Bunun sebebi “sürdürülebilirlik konusu”nun, ekonomi, çevre ve sosyal gelişim üçgeninin tam merkezinde bulunuyor olmasıdır. Bu açıdan sürdürülebilirlik sosyal bilimcilerden, fen ve doğa bilimcilerine, politikacılardan yerel ve uluslararası çevre örgütlerine kadar uzanan geniş bir yelpazede tartışılmaktadır.
Sürdürülebilirlik kavramının çok boyutlu yapısı nedeniyle konu üzerinde çalışma yapan farklı bilim dalları farklı yaklaşımlar ve farklı tanımlar geliştirmiştir. Bu çok boyutluluk, kavramın çerçevesine yönelik anlaşmazlıkları da beraberinde getirmiştir. Tartışmanın tarafları, kendi tanımladıkları çerçeve üzerinden sürdürülebilirliğin ölçülmesine yönelik yaklaşımlar öne sürmekte, çeşitli hedefler ortaya koymakta ve bu hedeflere ulaşılmasında izlenecek politikalar önermektedirler. Bu tartışma ve çalışmalar devam edecek gibi görünüyor.
Sürdürülebilirlik, yapılan şeyin tesadüfen değil, belli bir standart çerçevesinde ve istenen standart sapma ile gerçekleşmiş olması ve bunun tekrarlanabilir olması halidir. Sürdürülebilir sistem ya da davranışlar için, bulunulan çevrenin gerçekçi şekilde değerlendirmesi önem taşır. Kullanılabilecek kaynaklar da bu çerçevede ele alınmalıdır. Kaynaklardan kendilerini yenilemelerine fırsat sağlayacak şekilde yararlanmak, bunu güvence altına almak anahtar noktadır. Sürdürülebilirlik, gelişmeyi ve dönüşümü de içerir. Çünkü aynı standartta işler ve davranışlar göstermeniz için dönüşüm ve öğrenme gereklidir.
Sürdürülebilirlik, içinde bulunduğumuz doğal sistemi anlamak ve değişim için gereken düzenleyici
sistem oluşturabilmeyi içerir.
Sürdürülebilir kalkınma: Ortak geleceğimiz
Birleşmiş Milletler, 1987 yılında sürdürülebilir kalkınma kavramının önemini vurgulamak ve bu konuda yapılacaklara dikkat çekmek üzere “Ortak Geleceğimiz” başlıklı bir rapor yayınladı. Rapor, gerçek adı olan “Ortak Geleceğimiz Raporu” olarak anılmaktan çok, çalışmalarıyla bu konuda liderlik yapan Norveç’in ilk kadın başbakanı olan (1981-1996 yılları arasında üç dönem başbakanlık yapmış) Gro Harlem Brundtland’ın adıyla anıldı. Raporda doğal dengenin devamlılığına ve gelecek nesillerin menfaatlerinin korunmasına vurgu yapılmaktadır.
Brundtland Raporu’nda, sürdürülebilir kalkınma kavramı şu şekilde tanımlanmaktadır; ‘’Bugünkü neslin gereksinmelerini, gelecek nesillerin kendi gereksinmelerini karşılama haklarını koruyarak sağlamak.”
Sürdürülebilir kalkınma kısaca “ekonomik kalkınma ve refahın geliştirilmesi için atılan adımların insanlara ve gezegenimize zarar vermeyecek bir biçimde geliştirilmesi ve sürdürülmesi” şeklinde tanımlanabilir.
Bu anlamda sürdürülebilirlik, çevresel, ekonomik ve sosyal sürdürülebilirliği kapsamak durumundadır. Her birinin birbirleriyle olan ilişkileri başka bir deyişle kesişim alanları önemlidir. Bu kesişim alanları yaşanabilir, eşitlikçi, elverişli bir yaşam ortamı oluştururlar. Bu alanlar aynı zamanda çevresel, ekonomik ve sosyal sürdürülebilirliğin kaldıraç noktalarını da meydana getirir.
Ekonomik sürdürülebilirlik: Yönetimsel ve ekonomik vizyonu içerir. Üretim ve tüketim dinamiklerinin sürdürülebilirliği; ekonomik devamlılık ve kalkınma için önemli faktörlerdir.
Sosyal sürdürülebilirlik: Sağlık, mutluluk, yaşam kalitesi, güvenli bir gelecek için toplumsal dinamiklerin sürdürülebilirliği üzerine yoğunlaşmıştır.
Çevresel sürdürülebilirlik: İnsan yaşamının temel kaynağı olan doğa ile ilişkimizi inceler. Hem insanlar hem de diğer canlılar için hayati öneme sahip çevresel faktörlerin sürdürülebilirliği, gezegenimizde hayatın devamı için vazgeçilmezdir.
Etkileşim: Her üç bileşenin etkileşimi
Belirtilmesi gereken en önemli nokta ise, sürdürülebilirliğin üç ana başlığı olan ekonomik, sosyal ve çevresel sürdürülebilirliğin birbirleriyle simbiyoz bir ilişki içerisinde olduklarıdır. Herhangi bir alanda atılan sürdürülebilirlik adımının, diğer alanlara olumlu ya da olumsuz etkilerinin olması neredeyse kaçınılmazdır.
Bu sebeple, sürdürülebilirlik dikkatlice atılması gereken adımları içeren bir hedeftir. Sürdürülebilirlik,
hem bir süreç hem de bir hedef olarak yorumlanmalıdır.
Bilinçli ve sorumlu gelişimin önemi toplumun her kesimi tarafından kavrandığı takdirde sürdürülebilir bir yaşam olanaklıdır.
Ekonomik ve çevresel değişimler, sosyal dokuyu kısa, orta ve uzun vadede etkiler. Sosyal hareketler (göç, mülteciler gibi) ekonomik ve çevresel faktörleri etkiler. Ekonomik kalkınma ihtiyacının giderilmesi için doğal kaynakların bir gün bitmeyecekmiş gibi düşünülerek kullanılması, insani kalkınma için diğer canlıların yaşama haklarına müdahale edilmesi ve insani faktörlerle, ekolojik dengelerin felaket boyutlarında bozulması çevresel sürdürülebilirliği ciddi şekilde etkiler. Görüldüğü üzere ekonomik, sosyal ve çevresel faktörler birbirlerini karşılıklı olarak etkilemektedir. İlişki, “döngüseldir”.
Küresel çabalar
Birleşmiş Milletler 2000 yılında 189 devletin katılımıyla “Binyıl Hedefleri”ni (UN Millenium Goals) açıkladı. Eylül 2010 Binyıl Kalkınma Hedefleri Zirvesi’nde, dünya liderleri iddialı bir eylem planını da paylaştılar. Binyıl Hedefleri sekiz hedefe odaklanmıştı. “Çevresel Sürdürülebilirliği Sağlama” bu hedeflerden biriydi. Diğer hedefler, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirliği sağlamak üzerine odaklanmıştı. Binyıl Hedefleri, bu hedeflerin gerçekleştirilmesiyle ilgili olarak belirlenen 2015 yılına kadar yapılması gerekenleri ana hatlarıyla belirleyen bir yol haritasıydı.
Belirlenen sekiz hedefin bazılarında ilerleme sağlandıysa da genel anlamda girişim başarılı olamadı.
Yine aynı tarihlerde Binyıl Hedefleri’ne (Millennium Goals) paralel olarak Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından “Küresel İlkeler Sözleşmesi” (Global Compact) açıklandı. Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin insan hakları, çalışma standartları, çevre duyarlılığı ve yolsuzlukla mücadele alanlarında on temel ilkesi bulunmaktaydı. Küresel İlkeler Sözleşmesi, dünyanın en büyük katılımlı kurumsal sosyal sorumluluk inisiyatifi olarak adlandırılmaktadır.
Gelinen nokta… Gelinen noktada Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler ve Binyıl Hedefleri’ni de göz önünde bulundurarak daha kapsayıcı ve dünyanın karşı karşıya olduğu problemleri daha yerinde ve belli bir önceliklendirmeyle tanımlayan, özel sektörü de göreve çağıran bir inisiyatif başlattı. “Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları” (Sustainable Development Goals) adı altında on yedi amaç belirledi. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları, Ocak 2016’da yürürlüğe girdi ve takip eden 15 yıl boyunca Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP)’nın bu konuda rehberlik edeceği duyuruldu.
Bu on yedi amaç, gerçekte sürdürülebilir kalkınmanın önündeki on yedi riski de işaret etmekte. Bu riskleri ortadan kaldırabildiğimizde ekonomik, sosyal ve çevresel sürdürülebilirlik için önemli bir adım atmış olunacak. Çünkü dünyanın karşı karşıya kaldığı çevresel, ekonomik ve sosyal/siyasal sorunları görmezden gelmek artık çare değil, sadece sorunları daha da büyüten bir yaklaşım olabilir.
O açıdan Birleşmiş Milletler hükümetleri, tüm özel sektörü ve sivil toplum kuruluşlarını göreve davet ederek, yoksulluğu ortadan kaldırmak, gezegenimizi korumak ve tüm insanların barış ve refah içinde yaşamasını sağlamak için evrensel eylem çağrısında bulunuyor. Bu amaçlar, öncekilerden farklı olarak iklim değişikliği, ekonomik eşitsizlik, yenilikçilik, sürdürülebilir tüketim, barış ve adalet gibi yeni alanları da içeriyor. Amaç kalkınma risklerini ortadan kaldırabilmek.
Son Sözler
Küresel çabalar ve insiyatifler nasıl bir sonuç ortaya koyar bilmiyorum. Ekonomik, çevresel ve sosyal çevredeki adil olmayan uygulamalara ve tek evimiz olan gezegenimize zarar veren faaliyetlere gezegenimizin kendisinin ne kadar tahammülü var onu da bilmiyorum.
Yolda olmak güzeldir ancak yolun nereye çıkacağını ve ne kadar zamanımızın olduğunu öngörebilen bir odak hem şirket, hem kişi olarak çaba ve samimiyet ister. “Mış gibi” yapılan küresel veya yerel uygulamalara ihtiyaç yoktur. Çünkü sürdürülebilirlik bir farkındalıktır. Sürdürülebilirlik, hem toplumsal hem şirket hem de bireysel bir hedef olmalıdır. Hepimizin cevap vermesi gereken temel soru şudur: Nasıl bir gelecek istiyoruz ve bunda ne kadar samimiyiz?
Sonraki yazımızda buluşana kadar sağlıcakla kalın…
Dr. Habibe Akşit